Kıvrımın, sanatsal yaratma sürecinde nesnenin içsel dinamizm reaksiyonlarıyla görsel etkiye dönüşmesi, doğal estetiğin sanatsal estetiğe geçişidir. Bu geçiş, estetiğin önemli öğesinin varoluş belirginliğinde ortaya çıkmaktadır. Estetiksel gerilim, bu anlamda doğal estetiğin tümel algılanışının dışında özerkleşme aracılığıyla, sanatsal formlarda kıvrım olarak görünür olmaktadır.
Kıvrım olgusunun bizi öznel bir paradoksa yönlendirmesine, sanat estetiği üzerinden örneklendirilmesine Doğu-Batı sanatında tanık olma şansına sahibiz. Kıvrım modelinin biçimsel yapısının hem Doğu hem de Batı kültürlerinde yansımaları bulunmaktadır. Bu iki kültürde kâğıt/kumaşın düğümlenmesi ya da katlanması ayrılmanın görmezden gelinmesiyle tanımlanır. Maddenin kıvrımı onun gizini içeren yönelmeye dönüşerek derinliği açığa çıkartan ifadeye dönüşmektedir. Kıvrımın Batı sanatında Barok döneminde, Doğu sanatında ise kaligrafik yazı ve sarmal dönüş hareketiyle yansıtıldığı güçlü örnekleri görebiliriz. Ancak Doğu kültürü sanatındaki yazı fontlarıyla ilişkilendirilen “kıvrım”ın dönemsel bir üslup olmaktan çok geleneksel olduğu ve uzun zaman korunup uygulandığı söylenebilir. Görme ölçü düzeninin dışında olan kıvrımın kıvrımla ölçülebilmesi mantığı, nesnel derinliği Barok’un sonsuzluğu keşfiyle birlikte biçimi ve sanatı tek değişkenli olmaktan uzaklaştırmıştır.
Batı estetiğin en önemli etkilerinden biri de Barok sanatının kıvrımsal motifleridir. Güçlü eğrilerin Avrupa’da benimsenmesi yüksek Barokla sonuçlanmıştır. Devinim algısının mimari unsurlarda yarattığı yumuşak değerlerin difüzyonu, yüzeyde klasik unsurlarla uzlaşması önemsenmiştir. Rokoko sanatçılarının Barok ayrıntılı süsleme biçimlerini benimsemiş olması, sonuçta pastel renkler ve kırılgan asimetri önemli dekorasyon örneğidir. Rokoko dönemi Barok, simetrik ve mantıksal mimarinin güçlü tepkilerini birçok yapı kıvrımlarıyla kaprisli ve tutkulu eğrilere dönüştürmüştür.
Barok döneminden günümüze resim sanatında sanatçının nesneyi estetik kaygılar nedeniyle belirlediği estetik durum (kıvrım) üzerinden biçimlenmektedir. Ve daha önce bahsettiğimiz algı postulatlarının içerisinde belirlenen kıvrım olgusu, estetik haz verebilen devinime işaret etmektedir. Kıvrımın estetik motif değerlerini yansıtan Renonciat, Uccello, El Greco ve Modern Barok denilebilecek, Michaux, Boulez, Paul Klee, Fautrier, Dubuffet ve Elga Heinzen gibi sanatçılar bunlardan bazılarıdır.
Sanatçı Serap Kökten’in, resim yüzeylerinde bilinçli olarak aradığı ve yarattığı estetiksel gerilimin, kıvrımın vekili olma girişiminin izini şöyle sürebiliriz. (görsel-1) Organik ve geometrik formların aynı resim yüzeyinde kullanılması ile sanatçı tarafından oluşturulan “Dans” kompozisyonunda açık-koyu renk dağılımı ve boşluk dengesi, resim yüzeyinde soyut ve somut formlar arasında imge durumundaki biçimlerden oluşturulmuştur. Estetik kıvrımı yaratan hacimsel arayışlar tinsel gerilim döngülerini yansıtmasını olanaklı kılmaktadır. İmgesel çağrışımlar içeren düzenlemelerle, hacimsel, çizgisel ve boşluğun form/mekâna açılan uç noktaları dengelenmiştir. Akışkanlıkla birlikte kompozisyondaki estetik gerilim sorunu çözümlenmeye çalışılmıştır. Kıvrım ögesinin, kültürel, yüzeysel ve hacimsel çalışmaların ortak sanatsal dili olması, ikili karşıtlıklar üzerinden gerçekleşmektedir. Ve renk, biçim ve dokular üzerinde oluşturulan düzgün olmayan eğriler, hayal edilebilen kıvrımın imge üzerindeki rolünü etkilemektedir.
Görseller;
Serap Kökten, “Dans”, 100 x 100, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 2013
*RH+ ARTMAGAZINE-108