İnsanın duyusal ve bedensel baskıların sonucuna bağlı olarak çaresizlik duyguları içinde kalması ve endişeyle yaşaması sadece kendi basına önüne geçilebilmesi ve çözümlenmesi çok güçtür. Genel anlamda düşünüldüğünde duygusal linç, yıldırma, korkutma gibi kavramlar ciddi ruhsal ve psikomatik sorunlara yol açabilir. Üzerinde baskı unsurları olan insanların duygularından arınmak(Katharsis)amacıyla yaptıkları sosyal aktiviteler ve sanatsal etkinlikler önemli ölçüde yoğunlaşmaktadır.
Sanatın, özelikle 17 yüzyıl Romantik dönemde daha çok psikolojik olayların ifadesinde yoğunlaştığı görülmektedir. Romantik dönemin melankolik ruh halini öne çıkartma girişimi sanatın başlıca konusu olmuştur. Bu dönemde acı veren ve çirkinliği yansıtan konularında ilgi görmesi dikkat çekicidir. Estetiğin önceliği doğa ve güzel olduğu kadar çirkinliğin ve kötülüğün de bu modelden sayılmasıyla uzlaşılar aranmaya başlanmıştır. Bu uzlaşıda, çirkinlik, ahlaki kötülük, şer ve uyumsuzluğun ortağı olarak estetik önceliğe sahip olduğu düşünülmüştür. Kral Rozenkrantz, “doğada çirkinliğin, manevi çirkinliğin, resimde çirkinliğin (ve sanatsal yanlışların çeşitli şekillerinin), şekil yokluğunun, asimetrinin, uyumsuzluğun, biçimsizliğin ve şekil bozulmasının (sefil, iğrenç, bayağı, rastlantısal, isteğe bağlı, inceliksiz) tiksindirici şekillerinin(hantal, ölüm ve hiçlik, tüyler ürpertici, anlamsız, hasta eden, suç unsuru olan, hayaletlere özgü, kötü ruhların etkisinde olan, cadı gibi, şeytanca) çok titiz bir şekilde analizini gerçekleştirmektedir. (Eco, 16/ 2009)
Sanatın kuram ve uygulama, yönünden psikolojik durumları yansıtması, sanat psikolojinin içeriğini oluşturmaktadır. “Sanat psikolojisi, önce seyretme, yaratıcılık ve sonra yapıt olan sanat olayının temel görünümlerini yorumlamaya ve betimlemeye çalışır.(Weber, 125/1995) Bu süreçte anlatımcı/ duyusal etki kuramları ve dışavurumcu, sembolist ve soyutlama gibi akımlarda yoğunlaştığını söylenebilir. Sanatçıların ego, narsisizm, haz, bilinçdışı, duygusal ve bedensel travmalar ve ilham gibi konulara yönelmesi görsel ve duyusal olaylardan etkilenme nedenlerine bağlı olmuştur. Sanatçı için duyusal etkilenmenin tamamı, kendini ifadesel olarak sembolik doğasının yansımasıdır. Ama bu günümüzde arketipsel sembolleri yansıtmak değildir. Ruhsal ve bedensel ifadenin yansıma şeklinin sanatla anlatılması sanatçının izleyiciye psikanalitik yorumlamaya açıklama niyetini göstermektedir. Bu kendi içinde söylemsel olanı sembollerin psikolojik modlarının karşılığına denk gelmektedir.
Modern yüzyılın ekonomik ve endüstriyel gelişimi ruhsal şartlarından doğan beklentilerin artmasına neden olmuştur. Ruhsal sorunların sürekliliği psikanalitik çözümleme yönteminin güncel olmasını sağlamıştır. Genel olarak bakıldığında bu yüzden sadece işyeriyle sınırlı kalmadığı görülmektedir.Modernizmin söylem biçimleri, estetiğin biçimsel sonuçları üzerinde karara varmak üzere olan sanatçıların içsel sınırlarını aşma mecburiyetlerine bırakmıştır.
Modernizm, sanatsal koşulları sanatçının yaratım ve estetik bilincinin açığa çıkartılması yönünde önemli bir dönüşüm noktasıdır. Bilindiği gibi Psikanalitik alanın tedavi alanından bilinçdışı ve yaratma arasındaki bağ, Freud girişimlerinden doğan sanatçı yorumlamalarıyla eşleşmektedir. Psikanalitik veriler, bu noktadan başlayarak psişik hikâyeleri olan sanatçıları (Zurbaran, Escher, Cranach, Arnulf Rainer, Kiefer, Julian Schnabel Jina Pane ve diğerleri) gözlemeye mecbur bırakmıştır. “Romantik dönemde bilinçdışının farkına varılmasıyla, yani insanların içlerine yönelmeleri sonucunda bilinçdışının keşfedilmesiyle başlar “(Kuspit, 103/2006)
Sanatçılar öznenin, çatışkı, soğurma, içe yöneltme, baskılama, dışavurum, arzulama, görme histerisi(bozuklukları), psişik acı ve tüm bilinçdışı gibi psikanaliz kökenli olayların estetik yansımasıyla ilgilenmişleridir. Doğal olarak, bilinçdışının uzamsal güdülerini barındıran paradoksal güdümlerin tözü, estetikle birlikte kaçınılmaz olan başka bir kaçınılmazlıkla temsil edilmeye hazır gibi görünmektedirler. Modern yüzyılın estetik anlayışıyla birlikte insan, kendi bedeni üzerinde estetik beğeni stratejileriyle, kusursuzluk, arınmışlık, çatışkı ve güzellik gibi dönüşüme açık olguları sorgulayan beklentileriyle görme yöneliminde olmuştur. Doğa ve insan arasındaki sürecin gelinen noktasında sorgulayıcı estetik, estetiğin idealini kaybetme girişiminden çok varlıkların Ego yapıları üzerinden beğeni yaratmayı görünür kılmıştır.
Sanatçı, gerçeği tanımlama isteğiyle birlikte, dış dünyasında var olan mevcut nesneyle hesaplaşmayı zorunlu görmüştür. “Temsil edilemeyenle ilgili söylemler, temsil edilmeyenle ilgili uygulamalar. Sürekli, etin ve vücut bulmanın gizemiyle karşı karşıya kalan estetiğin imkânsız bir misyonu, ifade edilmezi açıklama misyonu vardır”(Gagnebin, 2011) Sanatın ifade edilemez olanı temsil edilmeye adanması psişik olasılıkların ve duyusal sarsıntıların, itirafı ya da bastırılamayan isteklerin estetik bir üstlenmesidir.
Sembolik estetiğin yorumlama ortaklığından doğan meşruiyetler, sanatçı için bir öngörü olanağı olduğu kadar merak edilen estetik deneyimleridir. Ego çatışmalarını tercih eden ve patoloji sınırlarını aşmayla izleyiciyi sarsılmaya davet eden(sanatçı) Tizianno, Yüzyıllardır estetik algıya hüküm süren bu gövdelerin yeniden ıslah edilen temsili ve acı çekilen estetik beğenilerin sonuçsuz kalan sempatilerini hangi çağın korkularına adamıştı?
Tanrıça Athena’nın attığı kavalı ustaca kullanmayı öğrenerek çoban olan Marsyas’ın, Apollon’la yaptığı iddiayı kaybetmesi, derisinin yüzülmesine neden olacaktır. Bir ağaca ayaklarından asılarak derisi yüzülen Marsyas’ın bedeninden süzülen kanın yere düşüşünü resimleyen Tiziano, 1570 lerde resmettiği acımasız ve iğrenç sahneyi, yaslı bir havada tenin gizini açığa çıkartarak çıplak gövdeye öylesine bakan insanların aksine tenin gerçeğine dokunmuştur. ( Görsel-1)Resimde Apollon kendini tanrı hiyerarşisinde görerek kibir ve egolarını taahhüt eder. Öyle ki Marsyas’ın bireysel yeteneğini gösterebilme gücünü Apollon’la kıyaslama isteği trajediyle sonuçlanmıştır. Çağdaş Amerikalı sanatçı Susan Connolly ise Tiziano’nun Marsyas’ın derisinin yüzülüşü eserini referans alarak deri üzerinde boyama, kesme, soyma ve katlamayla solo enstalasyon çalışması yapmıştır. (Görsel-2)Marsyas’ın derisinin yüzülüşüne bir atıfta bulunarak sanatsal bir yorum getirmiştir. Sanatçı Apollon’un Ego anılarını iç zardan dış deriyi sıyırarak ortaya çıkartmıştır.
Sanat ve psikanalitik teoriler arasındaki biçimsel yansıma duyusal yapı estetiğinin etkilerini açıklamakta önemli unsurdur. İlk başlarda bu etkilerin en çok üzerinde kurulan konusu yaratıcılık ve ilham konusu olmuştur. Ancak duyusal keşif alanının genişlemesiyle, ego kökenli ilkel ve saldırgan kompulsiyonların sanatsal yansıması konusunda önemli role sahiptir. Bu sanatın ego’nun yaratıcılık ve ilham süreçlerini değişime uğratarak şiddetin benlik nesnesine dönüştüğünü sembollerle açıklamasıdır. Duygusal baskının ilham kaynağı haline gelmesiyle benliğin sembolist pratik olarak ele alınması estetiksel yaklaşımın göstergesel içeriğin yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Sanatçı (Serap Kökten) 2012 tarihli Hoşnutsuz Ego çalışmasında ego olarak tanımladığı nesne, sembolik materyalin etkisi altında sanatsal bir nesnedir. Sanatçı bu ego nesnesiyle duygularını nesnelleştirmiş ve resmin merkezinde yer almış ve kendine etkileşim düzeni oluşturmuştur. Resmin merkezinde buluna sembolik nesne, benlik ve benlik nesnelerinin ilişkilerini göstererek Freud’u okumaya yönlendirmektedir. Bu etkileşim düzeninin hiyerarşisini anlayabilmek içindir ve yaşadığımız çağın ruhsal travmalarını anlatı ve yansıtma olarak ele almayı önermektedir. Hoşnutsuz Ego(Görsel-3), Freud’a tanınan öncelik ve onu güncel kılan bir örneğin olması çağının yazgısına çağdaş olgularla yanıtlar aramak ve egoların hoşnutsuzluklarını yeniden doğrulama girişimidir. *İnönü Üniv. Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Görsel-1 Tizianno, The Punishment of Marsyas1570–1576 Oil on canvas, 212 cm × 207 cm Görsel-2 Susan connolly, Exhibition 2014 Görsel-3 Serap Kökten, ‘Hoşnutsuz Egolar’ – Sigmund Freud- 110×80, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 2012 KAYNAKÇA Umberto ECO, “Çirkinliğin Tarihi”,Doğan kitap, İstanbul, 2009 Donald KUSPİT, “Sanatın Sonu”, Çeviri: Yasemin Tezgiden,Metis yayınları, 2006 Murielle GAGNEBIN, “Psikanalitik Bir Estetik İçin”, Çev: Simla Ongan, YKY, Ekim 2011 Jean Paul WEBER, “Sanat Psikolojisi”, Çev.İlhan Cem Erseven, Ürün yayınları, 1995